FAZİLETLER
Cubeyr b. Mut’im’den (r.a.) rivayet edildiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Ben Muhammed’im. Ben Ahmed’im. Ben o Mahiyim ki küfr benimle mahvedilir. Ben o Haşir’im, ki insanlar benim arkamda toplanır. Ben Akıb’im. Akıb, kendisinden sonra hiçbir Peygamber bulunmayandır.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4342
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Allah Resulü (a.s.) bir iş yaptı da o işe ruhsat verdi. Az sonra bu, sahabelerinden bazı insanların kulağına vardı. Galiba onlar bundan hoşlanmadılar ve onu yapmaktan çekindiler. Bunu da Allah Resulü duydu. Konuşmak üzere ayağa kalkarak: “Bazılarına ne oluyor ki benim ruhsat verdiğim bir iş, kulaklarına varıyor da ondan hoşlanmayıp çekiniyorlar! Allah’a yemin ederim ki ben Allah’ı onların hepsinden daha iyi bilen ve O’ndan en çok korkanım.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4345
Abdullah b. Zubeyr’in (r.a.) anlattığına göre:
Ensar’dan bir kimse hurmalıkları suladıkları Harre su yolları hakkında Allah Resulü’nün (a.s.) huzurunda Zubeyr b. Avvam’dan davacı olmuş. Ensar dan olan zat, Zubeyr’e: Suyu sal da geçsin, demiş. Zubeyr buna razı olmamış. Taraflar Allah Resulü’nün huzurunda muhakeme oldular. Allah Resulü, Zubeyr’e Ey Zubeyr Sen sula, sonra suyu komşuna salıver, buyurdu. Ensari hiddetlenerek: Ey Allah’ın Resulü! Bu adam, halanın oğlu diye mi? demiş. Bu sözden Allah Resulü’nün yüzünün rengi değişti. Sonra Peygamber: Ey Zubeyr! Sula; sonra da suyu tıka. Ta duvar dibine kadar geri dönsün, buyurmuşlar. Zubeyr Vallahi öyle sanıyorum ki Hayır, Rabbine and olsun ki, onlar aralarında çekiştikleri hususlarda seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükmü, içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle kabullenmedikçe iman etmiş olmazlarayeti bu hadise hakkında nazil olmuştur dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4347
Sa’d b. Ebu Vakkas’tan (r.a.) rivayet olunduğuna göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Müslümanların müslümanlar hakkında en büyük suçlusu, müslümanlar üzerine haram kılınmamış bir şeyi sorup da bu sualinden dolayı o şeyin müslümanlara haram kılnmasına sebep olan kimsedir.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4349
Enes b. Malik’in (r.a.) anlattığına göre:
Allah Resulü’ne (a.s.) sahabelerinden bir şey ulaşmıştı. Bunun üzerine bir hutbe irad edip şöyle buyurdu: “Bana Cennet ve Cehennem gösterildi: Hayır ve şerde bugün gibisini hiç görmedim. Benim bildiğimi siz bilseydiniz, muhakkak az güler; çok ağlardınız! ” Enes der ki: Allah Resulü’nün sahabeleri üzerine bu günden daha şiddetli hiçbir gün gelmedi. Herkes başlarına elbiselerini örtmüş, için için ağlıyorlardı. Derken Ömer b. Hattab kalkarak: Biz Rabb olarak Allah’a, din olarak İslâm’a, Nebi olarak Muhammed’e razı olduk dedi. Bir adam da ayağa kalkıp: Benim babam kimdir? diye sordu. Allah Resulü: “Baban filandır” buyurdu. İşte bu olay üzerine şu ayet nazil oldu: Ey iman edenler, açıklandığında hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın…
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4351
Ebu Musa’nın (r.a.) bildirdiğine göre:
Hz. Peygamber’den (a.s.) hoşlanmadığı bazı şeyler soruldu. Bu gibi sualler çoğalınca öfkelendi. Ondan sonra halka: “Bana istediğinizi sorun!” buyurdu. Birisi (kalkıp): Benim babam kimdir? dedi. “Baban Huzafe’dir “buyurdu. Bir başkası kalkarak: Benim babam kimdir, Ey Allah’ın Resulü? diye sordu. “Senin baban Şeybe’nin azatlısı Salim’dir “buyurdular. Ömer b. Hattab Allah Resulü’nün yüzünde öfkeyi görünce: Ey Allah’ın Resulü! Biz Allah’a tevbe ediyoruz, dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4355
Ebu Hureyre (r.a.)
Allah Resulü’nü şöyle buyururken işittiğini haber vermiştir: “Meryem oğluna insanların en yakını benim. Peygamberler baba bir kardeşlerdir. Benimle İsa arasında başka bir peygamber de yoktur.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4360
Ebu Hureyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Dünyaya gelen hiçbir çocuk yoktur ki şeytan ona dokunmuş olmasın. Şeytanın dokunmasından dolayı çocuk feryat ederek ağlar. Bundan yalnız Meryem oğlu ile annesi müstesnadır.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4363
Ebu Hureyre’nin (r.a.) ifade ettiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurdu: “Meryem oğlu İsa hırsızlık etmekte olan bir kimseyi gördü. İsa Ona: Çaldın mı? diye sordu. O da: Kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan (Allah)’a yemin ederim ki hayır, diye cevap verdi. Bunun üzerine İsa: Allah’a inandım, kendimi yalanladım, dedi.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4366
Ebu Hureyre (r.a.)
Allah Resulü’nün (a.s.): “Peygamber olan İbrahim (a.s.) seksen yaşındayken, (Şam yakınlarındaki) Kadum’da sünnet oldu” buyurduğunu nakletmiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4368
Ebu Hureyre’nin (r.a.) bildirdiğine göre:
Allah Resulü (a.s.) şöyle buyurmuşlardır: “Peygamber İbrahim (a.s.) şu üçü müstesna asla yalan söylememiştir. Bu yalanlardan ikisi Allah’ın zatına aittir. Birisi: Ben hastayımöbürü de: Belki bu işi, putların şu büyüğü yapmıştır,demesidir. Biri de, Sare hakkında söylediği sözdür. Şöyle ki: İbrahim, beraberinde Sare olduğu halde zalim bir hükümdarın memleketine gelmişti. Sare ise insanların en güzeli idi. İbrahim, Sare’ye: Şu cebbar hükümdar senin, benim zevcem olduğunu bilirse, seni benden alır. Eğer sana sorarsa, benim kızkardeşim olduğunu haber ver. Çünkü sen İslâm Dininde benim kız kardeşimsin. Zira biliyorum ki yeryüzünde benden ve senden başka müslüman yoktur, dedi. Nihayet İbrahim o zalimin memleketine girdiğinde, onun adamlarından biri Sare’yi gördü. Bu adam, zalim hükümdara: Ülkene, senden başka hiçbir kimseye layık olmayacak bir kadın geldi dedi. Zalim hükümdar Sare’ye adam gönderip getirtti. Bunun üzerine İbrahim (a.s.) kalkıp namaza durdu. Sare, zalim’in yanına girince zalim hükümdar elini ona uzatmaktan kendini alamadı. Fakat eli şiddetli bir şekilde tutuldu. Bunun üzerine Sare’ye: Allah’tan elimi salıvermesi için dua et, sana hiçbir zarar vermeyeceğim, dedi. Sare, dediğini yaptı. Zalim tekrar saldırdı. Bu sefer eli birinciden daha şiddetli bir şekilde tutuldu. Zalim, Sare’ye yine aynı şeyleri söyledi. O da denileni yaptı. Tekrar saldırınca bu sefer zalimin eli ilk ikisinden çok daha şiddetli bir biçimde tutuldu. Zalim hükümdar Sare’ye: Allah’a dua et de elimi salıversin; Allah şahidim olsun sana bir zarar vermeyeceğim dedi. Sare de bunu yaptı ve adamın eli salıverildi. Zalim, Sare’yi getiren adamı çağırarak: Sen bana insan değil, ancak bir şeytan getirmişsin. Bu kadını benim topraklarımdan çıkar. Hacer’i de ona ver, dedi. Ravi diyor ki: Sare yürüyerek İbrahim’in yanına döndü. İbrahim (a.s.) onu görünce ondan tarafa giderek: Ne haldesin? diye sordu. Sare: Hayırdır, Allah facirin elini men etti; bana da bir hizmetçi ihsan eyledi, dedi.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4371
Ebu Hureyre’nin (r.a.) anlattığına göre:
Ölüm meleği Musa’ya (a.s.) gönderildi. Melek Musa’ya gelince Musa ona bir tokat vurdu ve gözünü çıkardı. Bunun üzerine melek Rabbine dönüp: Sen beni ölmek istemeyen bir kula gönderdin, dedi. Allah, ona gözünü geri verdi ve: Tekrar Musa’ya dön ve ona şöyle söyle: Elini bir öküzün sırtına koysun, elinin kapladığı yerdeki her kıl için kendisine bir sene ömür vereceğim, buyurdu. Musa: Ya Rab! Sonra ne olacak? diye sordu. Allah: Sonra ölüm! buyurdu. Musa: Öyle ise şimdi öleyim, dedi ve Allah’tan kendisini Mukaddes Arza bir taş atımı mesafeye kadar yaklaştırmasını, diledi. Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.): “Orada olsaydım, onun, yol kenarında kızıl kum tepesinin altında bulunan kabrini sizlere gösterirdim” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4374
Ebu Hureyre’nin (r.a.) anlattığına göre:
Bir Yahudi kendisine ait bir ticaret malını satışa sunduğunda karşılığında hoşlanmadığı yahut razı olmadığı bir şey verilmişti. Bunun üzerine Abdu’l-Uzeyr Musa’yı insanlar üzerine seçkin kılan Allah’a yemin ederim ki, hayır!, dedi. Bu sözü duyan Ensar’dan biri Yahudinin yüzüne bir tokat vurup: Allah Resulü aramızda bulunduğu halde sen, Musa’yı insanlar üzerine seçkin eyleyen Allah’a yemin ederim, diyorsun ha!? dedi. Bunun üzerine Yahudi Allah Resulü’ne gitti ve: Ey Ebu’l-Kasım! Ben zimmi ve anlaşmalıyım. Filan kimse yüzüme bir tokat attı dedi. Allah Resulü Ensari’ye hitaben: Bunun yüzüne niçin tokat vurdun? diye sordu. Ey Allah’ın Resulü! O, Musa’yı bütün beşer üzerine seçkin kılan Allah’a! diye yemin etti. Halbuki sen bizim aramızda bulunuyorsun dedi. Bunun üzerine Allah Resulü kızgınlığı yüzünden belli olacak derecede öfkelendi, sonra şöyle buyurdular: “Allah’ın Peygamberleri arasında üstünlük farkı aramayın. Zira gerçek şu ki; “Sura üfürülecek, Allah’ın diledikleri müstesna göklerde ve yerde olan herkes ölecektir. Sonra Sura bir daha üfürülecek” ilk diriltilen, yahut ilk diriltilenler arasında ben olacağım. Bir de göreceğim ki Musa arşa tutunmuş. Musa, Tur günündeki çarpılması ile mi hesaba çekildi, yoksa benden önce mi diriltildi? bilmiyorum. Ve ben: Hiç kimsenin Yunus b. Metta’dan (a.s.) daha faziletli olduğunu söyleyemem.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4376
İbn Abbas’ın (r.a.) ifade ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.): “Hiç bir kula: Ben Yunus b. Metta’dan daha hayırlıyım demek yakışmaz” buyurmuşlar ve Yunus’u babası Metta’ya nisbet etmiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4382
Ebu Hureyre’nin (r.a.) anlattığına göre:
Ey Allah’ın Resulü! İnsanların (Allah katında) en çok kerem ve ihsana nail olanı kimdir? diye sorulmuştu. O da: İnsanların en muttaki olanıdır buyurdu. Sual soranlar: Bunu sormuyoruz dediler. Bunun üzerine Allah Resulü (a.s.): Öyle ise, Halilullah (İbrahim’in) oğlu, Allah’ın Peygamberi Ishak’ın, oğlu Allah’ın Peygamberi Yakub’un oğlu Allah’ın peygamber’i Yusuf’dur, buyurdu. Biz size bunu da sormuyoruz dediler. Bu defa Allah Resulü: Siz Arapların asıllarını mı soruyorsunuz? Arapların cahiliyet zamanında hayırlı olanları ilim üzere hareket ederlerse, İslâm devrinde de en hayırlılarıdır, buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4383
Ubey b. Kaab’ın (r.a.) rivayetinde Said b. Cubeyr şöyle anlatır:
Ben, İbn Abbas’a “Nevf Bikali, Beni İsrail’in peygamberi Musa’nın (a.s.), Hızır’ın arkadaşı olan Musa olmadığını iddia ediyor”, dedim. Bunun üzerine İbn Abbas: Allah’ın düşmanı yalan söylemiş, dedi. Ben Ubey b. Kaab’tan; Allah Resulü’nün (a.s.) şöyle buyururken işittiğini duydum: Musa İsrail oğulları içinde hutbe okumak için kalkmıştı. Kendisine: İnsanların en alimi kimdir? diye soruldu. Musa: En alim benim diye cevap verdi. İlmi (Allah en iyi bilendir diyerek) Allah’a havale etmediğinden dolayı Allah onu muaheze etti. Allah: “İki denizin bitiştiği yerde bir kulum var, o senden daha alimdir” diye ona vahyetti. Musa: Ya Rab, ben onunla nasıl buluşabilirim? dedi. Ona: Sele içinde bir balık taşı. Balığı nerede kaybedersen o kul oradadır denildi. Musa, hizmetçisi Yuşa b. Nun ve beraberlerinde de sele içinde bir balık olduğu halde yaya olarak yola çıktılar. Nihayet bir kayanın yanına geldiklerinde Musa ve hizmetçisi uykuya daldılar. Derken seledeki balık debelendi. Seleden çıktı ve denize düştü. Allah ondan suyun akışını kesti. Hatta (su) kemer gibi oldu. Böylece balık için bir kanal meydana geldi. (Deniz içinde böyle bir yolun meydana gelmesi) Musa ile hizmetçisini çok şaşırtmıştı. Günlerinin kalan kısmı ile bütün gece yürüdüler. Musa’nın arkadaşı olan genç, Musa’ya haber vermeği unutmuştu. Sabah olunca Musa, hizmetçisine: Sabah kahvaltımızı getir, bu yolculuktan çok yorulduk.dedi. Halbuki Musa emrolunduğu yeri geçinceye kadar yorgunluk duymamıştı. Hizmetçisi: Gördün mü, kayaya sığındığımız vakit ben balığı unutmuşum. Onu hatırlamamı şeytandan başkası unutturmadı. O, şaşılacak bir biçimde denizde yolunu tuttu, dedi.Musa Zaten bizim aradığımız da bu idi dedi. Hemen izlerini takip ederek geriye döndüler. Kendi izlerini takip ediyorlardı.Nihayet taşın yanına vardıklarında üzeri elbise ile örtülmüş bir zat gördüler. Musa ona selam verdi. Hızır da Musa’ya: Senin bulunduğun yerde selam ne gezer? dedi. O da: Ben Musa’yım dedi. Hızır: İsrail oğullarının Musa’sı mı? Musa: “Evet” dedi. Hızır: Sen Allah’ın ilminden, Allah’ın sana öğrettiği bir ilim biliyorsun ki ben onu bilmem. Ben de Allah’ın ilminden bana öğrettiği bir ilim biliyorum ki onu da sen bilmezsin dedi. Musa Sana öğretilen hakkı bana öğretmen şartıyla sana tabi olabilir miyim? dedi. Hızır: Doğrusu sen benimle beraber olmaya asla sabredemezsin. İç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredersin? dedi. O da: İnşaallah beni sabırlı bulacaksın, sana hiç bir hususta karşı gelmem, dedi.Hızır Eğer bana tabi olacaksan ben sana bahsedinceye kadar bana hiçbir şey sorma dedi.Musa: Pekâlâ! dedi. Bunun üzerine Hızır ile Musa deniz kıyısında yürüyerek gittiler. Yanlarına bir gemi uğradı. Kendilerini gemiye almaları için gemicilerle konuştular. Gemiciler Hızır’ı tanıdılar ve ikisini de ücretsiz olarak gemiye aldılar. Derken Hızır geminin tahtalarından birine el atıp söktü. Musa ona: Adamcağızlar bizi gemilerine ücretsiz almışlarken sen gemilerine kastedip içindekileri batırmak için mi gemiyi deliyorsun? Gerçekten çok büyük bir iş yaptın! dedi. Hızır: Benimle birlikte olmaya asla sabredemezsin demedim mi? dedi. Musa Unuttuğum şeyden dolayı beni muaheze etme ve şu arkadaşlık işinde bana güçlük gösterme dedi.Sonra gemiden çıktılar. Deniz kenarında yürüdükleri sırada bir de baktılar ki bir oğlan çocuğu diğer çocuklarla oynuyor. Hızır, hemen çocuğun başını tuttu ve eliyle koparıp çocuğu öldürdü. Musa Masum bir canı diğer bir can karşılığı olmaksızın öldürdün ha! Gerçekten sen çok kötü bir şey yaptın dedi. Hızır: Ben, sana benimle birlikte olmaya asla sabredemezsin demedim mi? dedi.Musa Bu birinciden daha şiddetlidir dedi. Eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam benimle arkadaşlık etme. Benim tarafımdan özür derecesine vardın. Yine yürüdüler. Nihayet bir köye vararak ahalisinden yiyecek istediler. Onlar kendilerini misafir etmekten çekindiler. Derken orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular. Hızır bunu eliyle doğrultuverdi. Eliyle işaret ederek, eğrilmiş diyordu. Onu düzeltti.Musa ona: Bunlar öyle bir kavim ki biz onlara geldik, ne misafir ettiler ne de bizi doyurdular. İsteseydin elbet buna karşı bir ücret alabilirdin, deyince Hızır: İşte bu, benimle senin ayrılışımızdır. Sana sabredemediğin şeylerin tevilini (iç yüzünü) haber vereceğim dedi.Allah Resulü (a.s.): “Allah Musa’ya rahmet etsin! Çok isterdim ki Musa sabredeydi de aralarında geçen maceralarını bize anlataydı” buyurdu. Yine Allah Resulü: “Musa’nın ilk muhalefeti dalgınlıktan idi. O sırada bir serçe gelerek geminin kenarına kondu. Sonra denizden bir yudum su aldı. Bunun üzerine Hızır Muhakkak ki benim ilmim ile senin ilmin, Allah’ın ilminden şu serçenin denizden eksilttiği su kadar bile eksiltmez dedi.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 4385